Önümüzdeki günlerde meclis gündemine yeniden gelmesi beklenen Hayvan Hakları Yasası’na ilişkin veteriner hekimlerin bazı çekinceleri var. Bunların başında, hayvan haklarını ihlal eden kişilerin ceza almasına rağmen hapse girmemesi riski geliyor. İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Önümüzdeki günlerde meclis gündemine yeniden gelmesi beklenen Hayvan Hakları Yasası’na ilişkin veteriner hekimlerin bazı çekinceleri var. Bunların başında, hayvan haklarını ihlal eden kişilerin ceza almasına rağmen hapse girmemesi riski geliyor. İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yeni yasadan her şeyden önce hayvanların mal değil can olarak değerlendirilmesi, bunun içinse şiddete karşı caydırıcı cezalar getirilmesini bekleyen veteriner hekimler, hayvanlara karşı işlenen suçların kabahatler kanunu kapsamından çıkarılıp TCK kapsamında değerlendirilerek hapisle cezalandırılmasını istiyor. Yeni yasa tasarısı bu düzenlemeyi içeriyor ancak bu kez öngörülen hapis cezalarının miktarı sorun teşkil ediyor. 2 yılın üzerindeki cezaların hapisle sonuçlanabildiğini hatırlatan İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, “Duyumlara göre yeni tasarıda hayvanlara işkence yapanlara ya da cinsel istismarda bulunanlara 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Bu durumda suçu işleyen hapse girmeyecek ancak ceza sabıkaya işlense de CMK gereği adli para cezasına çevrilecektir” diyor.
Hayvanın öldürülmesi fiilinin işkence ile gerçekleşmesi halinde ise cezanın yarı oranında arttırılarak, 6 aydan 4,5 yıla kadar çıkarılabileceğini ifade eden Arslan, “Bu durumda, şimdiye kadar verilen idari para cezası adli para cezasına dönüşecek ancak suçlu hapse girmeyecektir. Bu nedenle öldürme, her türlü şiddet, işkence ve kötü muameleye verilecek cezanın en az 2 yıl 1 ay olması gerekmektedir. Ancak sorunun hayvan ticareti, ülkemizdeki cezaevlerinin kapasitesi, avcılık lobisi gibi boyutları da etkili olacaktır” dedi.
Veteriner hekimler işlerini yapamayabilir
Tasarıda, hayvanlara karşı işlenen suçlarda açılacak davalara, ilgili kuruluşlar ve hayvan koruma derneklerinin müdahil olabileceği hükümleri bulunduğunu duyduklarını aktaran Prof. Dr. Arslan, “Bu süreçte, veteriner hekimler ve yardımcı sağlık personelinin hukuksal yükümlülüğü doğru tanımlanmalı, hekimlik uygulamalarından kaynaklı durumların ‘hayvana kötü muamele’ olarak değerlendirilmesi engellenmelidir. Veteriner hekimlerin profesyonel mesleklerinden dolayı bu hükmün dışında tutulduğu açık olarak ifade edilmelidir. Aksi takdirde birçok veteriner hekim hastalarına yardım etmede tereddüt yaşayabilir” diye konuştu.
Bazı yasaklar olumlu adımlar ama eksik
Tasarının pozitif yönlerine de dikkat çeken Prof. Dr. Arslan, hayvanlara eziyet bakımından sahipli-sahipsiz hayvan ayrımının ortadan kaldırılmasının olumlu bir adım olduğunu belirtti. Ancak kovuşturmanın şikayete bağlı olmayıp, savcılıklara re’sen kovuşturma yetkisi verilmesi gerektiğini söyleyen Arslan, aksi durumda birçok suçun cezasız kalma riskinin ortaya çıkacağı uyarısını yaptı.
Petshop ve ruhsatsız üretim çiftliklerinde evcil hayvan satışının yasaklanmasını, aynı şekilde sirk ve yunus parklarına getirilecek yasak ve sınırlamaları da olumlu adımlar olarak nitelendiren Arslan, bu konulardaki detayların henüz bilinmediğini sözlerine ekledi.
Mikroçip uygulaması yeni değil, veri kaydı sorunlu
Prof. Dr. Murat Arslan, tasarıyla tüm evcil hayvanları kayıt altına almak ve sokağa terk edilmeyi önlemek için mikroçiplenme sistemine geçileceğini ancak bunun yeni bir uygulama olmadığını hatırlatarak, “Doğrusu mikroçip uygulaması başka mevzuatlarda da mevcuttu ve yapılmaktaydı. Asıl sorun veri kayıt sistemlerinin sorunlu olmasıdır” dedi. Sokak hayvanlarına ilişkin çalışmaların neredeyse tamamının yerel yönetimler üzerinden yürütüldüğünü aktaran Arslan, bu büyük sorunun çözümü noktasında belediyeler ve buralarda çalışan veteriner hekimlerin çoğu zaman çaresiz kaldığını belirterek merkezi yönetim desteğine ihtiyaç olduğunu vurguladı. İstanbul’da birçok ilçe belediyesinde geçici bakımevi bile bulunmadığını hatırlatan Arslan, merkezi yönetime bütçe desteği, yerel yöneticilere ise başta büyük şehirlerde veteriner halk sağlığı dairesi, ilçelerde ise veteriner işleri müdürlükleri kurmak olmak üzere tesis, donanım ve personel anlamında gerekli adımları atma çağrısı yaptı. Bu konuların kanunla garanti altına alınması gerektiğini, merkezi otorite olarak da Bakanlık bünyesinde veteriner işleri genel müdürlüğü ve altında hayvan refahı dairesi kurulması gerektiğini ifade etti.
Gıda olarak kullanılan hayvanların da hakları var
Hayvan haklarının hayvan ve insan sağlığı, çevre, sosyal yaşam, kent bilincini de içine alan oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir konu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Murat Arslan şöyle devam etti: “Özellikle son 15-20 yıldır doğaya, çevreye karşı yapılan tahribatlar, plansız ve sınırsız gelişen şehirler hayvanların yaşam alanlarını bozdu. Yine başta kaçak hayvan girişi ve denetimsiz satışlar sokak hayvanları konusunu da bu büyük sorunun merkezine oturttu. Diğer taraftan, hayvan hakları konusunu tartışırken, gıda olarak kullanılan büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvanların da taşınması, barındırılması ve kesimin hayvan refahı kurallarına aykırı yapıldığını genellikle gözden kaçırıyoruz.”
Ülkemizde hayvan hakları ve hayvan refahı denince genellikle sokak hayvanlarının akla geldiğini, oysa büyük ve küçük baş hayvanların bakımı, barındırılması, transferi ve acısız kesimi konularında hala büyük sorunlar yaşandığını belirten Arslan, “Bunların yakından izlenmesi, yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Umarız yeni kanunla bu konular çözüme kavuşturulur, umarız Genel Kurul aşamasında beklenmedik değişiklikler olmaz, umarız dağ fare doğurmaz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Zirve Haber Ajansı [ZHA]