Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin tekrar yeni bir Anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir. Bu çalışmanın, milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi, ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir” dedi.
“Türkiye’nin tekrar yeni bir Anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin tekrar yeni bir Anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir. Bu çalışmanın, milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi, ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Yeni yılın ikinci ayının ilk kabine toplantısını az önce tamamladık. Dünya ve ülkemiz için oldukça zorlu geçen 2020 yılının ardından büyük umutlarla girdiğimiz 2021’i yeni bir şahlanış yılı hâline getirmenin gayreti içindeyiz. Bu amaçla yılın ilk gününden itibaren bir yandan salgınla mücadelemize, diğer yandan yatırımlarımıza eser ve hizmet kazandırma çalışmalarımıza hız verdik. Nitekim sadece Ocak ayında milletimizin hizmetine sunduğumuz eserlerin şöyle kısa bir özeti bile bu doğrultuda kat ettiğimiz mesafeyi göstermeye yeterli olacaktır.
Mesela yılın ikinci günü Fırat Nehri üzerinde inşa ettiğimiz Kömürhan Köprüsü ile bağlantı tüneli ve yolunu hizmete açtık. Bu eser Elazığ ile Malatya’yı birbirine bağlamanın ötesinde, ülkemizin doğu-batı ve kuzey-güney ulaşım ağının en önemli noktalarından biridir. Kömürhan Köprüsü, 660 metre uzunluğu ve 380 metre orta açıklığıyla kendi kategorisinde dünyanın dördüncü büyük eseri olması hasebiyle ayrıca anlamlıdır.
“MİKRO UYDU FIRLATMA TESİSİ KURMA ÇALIŞMALARINA BAŞLADIK”
Türkiye’nin uzay çalışmalarında iddiasının ve gücünün son işareti olan TÜRKSAT 5A uydumuzu 8 Ocak’ta Amerika’dan yörüngesine yolcu ettik. İnşallah 5B uydumuzu da önümüzdeki yaz başında uzaya fırlatacağız. Uzay çalışmalarında uzak mesafelerdeki büyük uydular yerine düşük maliyetleri ve teknik kolaylıkları sebebiyle daha kısa mesafelerdeki mikro uyduların önemi giderek artıyor. Biz de bu amaçla ülkemizde bir mikro uydu fırlatma tesisi kurma çalışmalarına başladık. İnşallah çok uzak olmayan bir tarihte ülkemizin ve dostlarımızın uydularını kendi tesisimizden uzaya göndereceğiz.
Haberleşmeden enerjiye, çevrenin korunmasından savunma sanayine kadar geniş bir kullanım alanına sahip uzay ve uydu teknolojileri konusunda ülkemizi marka hâline getirmekte kararlıyız. Bu adımın gençlerimizin 2053 vizyonlarının altyapısına yapacağımız en büyük desteklerden biri olacağına inanıyoruz.
Diyarbakır-Ergani-Elazığ Yolu üzerindeki Devegeçidi Köprüsü ve bağlantı yollarını bildiğiniz gibi 9 Ocak’ta hizmete açtık.
Yılın ilk Kabine Toplantısını 11 Ocak’ta gerçekleştirdik. Kabine Toplantımızdan önce de Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonumuzun Ankara’daki tesislerinin resmî açılışı vesilesiyle gençlerimiz ve sporcularımızla bir araya geldik.
Türkiye’de görev yapan Avrupa Birliği ülkeleri büyükelçileriyle 12 Ocak’ta yaptığım toplantıda ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve ortak payda temelinde geliştirme irademizi teyit ettik.
Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin Ödül Törenine katıldığımız 13 Ocak’ta ülkemiz medyası yanında sanat, spor ve kültür dünyamızın önde gelen temsilcileriyle bir araya geldik.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulumuz DEİK Yönetimiyle 15 Ocak’ta bir araya gelerek kendileriyle yeni döneme ilişkin yol haritamızı konuştuk. Geçtiğimiz yılı 169,5 milyar dolar gibi tarihimizin en yüksek ihracat rekoruyla kapatan iş insanlarımızın ülkemizde ve dünyanın her yerinde yanlarında olmayı sürdüreceğiz.
Ülkemizin sanat birikimini göstermesi bakımından önemli gördüğüm Millî Saraylar Resim Sergisi’nin açılışını da 15 Ocak’ta yaptık.
Kültür ve Turizm Bakanlığımızın 2019 ve 2020 Özel Ödüllerini müzecilik alanındaki çalışmalarıyla ülkemize değer kazandıran kurumlarımıza ve sanatseverlerimize 20 Ocak’ta takdim ettik.
“TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN DENİZCİLİK SEKTÖRÜNDE ULAŞTIĞI SEVİYEYİ BİR KEZ DAHA GÖRME İMKÂNI BULDUK”
Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonunun Yönetim Kurulu üyeleriyle 22 Ocak’ta bir araya gelerek hem geçtiğimiz yılın değerlendirmesini yaptık, hem de yeni yılda yapılabilecekleri konuştuk.
23 Ocak’ta önce İstanbul Firkateyni denize iniş ve Pakistan MİLGEM Korvet Projesi üçüncü gemi ilk kaynak törenine katıldık. Bu törende Türk savunma sanayinin denizcilik sektöründe ulaştığı seviyeyi bir kez daha görme imkânı bulduk.
Ardından Diyarbakır-Silvan Barajı Gövde Dolgusu, Başlar Barajı, Ergani Barajı ve Ergani İçme Suyu Arıtma Tesislerinin açılış törenine canlı bağlantıyla iştirak ettik. Silvan Projesi, GAP’ın en bereketli bölümlerinden birini oluşturuyor. Bünyesinde 8 ayrı baraj ve 23 sulama tesisi olan bu proje tamamlandığında 2 milyon 360 bin dekar alanı sulayacak. Silvan Barajı’nın gövde dolgusunu tamamlarken, Babakaya ve Silvan Sulama Tünellerinin inşaatlarına da hız verdik. İnşallah hem barajın, hem tünellerin, hem de sulama tesislerinin inşasını hedeflediğimiz tarihlerde mutlaka, ama mutlaka tamamlayarak Diyarbakır topraklarını bölge ve ülkemiz için önemli bir kazanç kaynağı hâline getireceğiz.
“ELAZIĞ’DA İNŞA ETTİĞİMİZ 20 BİN KONUTUN KALANINI DA YAZ AYLARINA KADAR TAMAMLAYACAĞIZ”
Elazığ ve Malatya illerimizde can kaybı yanında ciddi yıkıma da yol açan depremin yıl dönümünde milletimize verdiğimiz sözleri tutmanın sevincini paylaşmak üzere 25 Ocak’ta Elazığ’a gittik. Depremin 6. ayından itibaren teslim edilmeye başlananlarla birlikte toplamda 8 bin konutun anahtarını hak sahiplerine verdik. Elazığ’da inşa ettiğimiz 20 bin konutun kalanını da yaz aylarına kadar tamamlamış olacağız. Aynı şekilde Malatya’da da 6 bin konutun tamamını yaza kadar bitirip hak sahiplerinin hizmetine sunacağız.
Tabii bu tür projelerde sadece konut yapmıyoruz; okulu, camisi, çarşısı, parkı, yeşil alanları ve diğer tüm ihtiyaçlarıyla adeta yepyeni şehirler inşa ediyoruz. Elazığ’da yaptığımız köy konutları yöre halkının ihtiyaçlarını karşılayacak planlaması ve projesiyle gerçekten örnek bir çalışma oldu. Bir kez daha bu konutların vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Rabbimden ülkemizi her türlü afetlerden muhafaza eylemesini niyaz ediyorum.
Elazığ ziyaretimizde ayrıca Avrupa’nın en büyük çocuk ve gençlik merkezinin resmî açılışını da yaptık. Bu merkezde yazılımdan kodlamaya, tasarımdan montaja, tarımdan binicilik ve okçuluk sporlarına kadar geniş bir alanda gençlerimize hizmet verilecek.
Devlet korumasında yetişmiş gençlerimiz, engellerimiz, şehit yakınlarımız, gazilerimiz ve gazi yakınlarımız için önemli bir programı 26 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirdik. Bu programda gençlerimizden bin 93’ünün, engellilerimizden bin 140’ının, şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınlarımızdan 370’inin kamuya atamasını yaparak sosyal devlet vazifemizin birini daha yerine getirdik.
“İHTİYAÇ SAHİBİ HERKESİN YANINDA OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”
Uzunca bir süredir genel kadroların önemli bir bölümünü bu amaçla yapılacak atamalara tahsis ediyoruz. Kamuda yaptığımız bu tür istihdamları ve sosyal destek programlarımızı kimsesizlerin kimsesi olan devletimizin milletinin her kesimine vefasının bir gereği olarak görüyoruz. İnşallah bundan sonra da ihtiyaç sahibi herkesin istihdamından ayni ve nakdi desteğine kadar her konuda yanında olmayı sürdüreceğiz.
Uluslararası ilişkilerimiz çerçevesinde pek çok devlet ve hükûmet temsilcileriyle telefon ve telekonferans görüşmeleriyle, yüz yüze kabuller gerçekleştirdik.
Tabii her biri aynı zamanda ülkemiz meselelerinin konuşulduğu, tartışıldığı platformlar olan parti kongrelerimiz ve diğer parti faaliyetlerimiz bu listenin dışındadır.
Bunların yanında haftanın her günü devlet ve millet meseleleriyle ilgili yaptığımız kabulleri veya telefon görüşmelerini mutat mesaimiz olduğu için ayrıca saymıyoruz.
Ülkemize sürekli yeni eserler kazandırarak hizmet etmek, milletimizin refahını, huzurunu, güvenliğini güçlendirmek, Türkiye’nin bölgesel ve küresel çıkarlarını korumak için gece-gündüz çalışıyoruz.
Aziz milletim; bugüne kadar yaptıklarımızla yetinmiyor, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sini inşa etmek için her alanda yoğun hazırlıklar yürütüyoruz. Ülkemizin son 18 yılının en büyük özelliği demokraside ve ekonomide kesintisiz bir reform gündemine sahip olmasıdır.
Yıllarca siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik krizler, darbeler vesayet kıskacınca bu ülkenin ve milletin enerjisini, vaktini, imkânlarını heba edenlerin yol açtığı kayıpları telafi etmek için gerçekten çok çalıştık. Üstelik bu mücadeleyi ülkeyi bu hâle getiren vesayetçilerin, darbecilerin, kriz tüccarlarının nice sinsi tuzaklarına rağmen başarıya ulaştırdık. Tabi reform dediğimiz değişim ve dönüşüm gündemi dinamik bir süreci ifade ediyor.
“GÖREVİMİZ, YENİ REFORM GÜNDEMLERİ OLUŞTURMAKTIR”
Bizim görevimiz dünyanın ve Türkiye’nin değişik şartlarına, milletimizin değişen ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre yeni reform gündemleri oluşturmaktır. Her kim artık bu ülkede yeni reforma ihtiyaç yok derse bilinmelidir ki, o kişi Türkiye’den de, dünyadan da, toplumdan da bihaberdir. Mesela, daha düne kadar kendi çocuklarına dahi üniversite eğitimi imkânı sunamayan bir Türkiye’yle, bugün 8 milyon evladı yanında 200 bin yabancıya yükseköğrenim sağlayan bir Türkiye’nin eğitim yaklaşımı aynı olabilir mi?
Aynı şekilde geçmişte bırakınız dünyayla rekabet etmeyi, kendi vatandaşlarının asgari ihtiyaçlarını karşılayacak sağlık, ulaşım, enerji, sanayi, teknoloji, şehircilik, çevre, spor altyapısına sahip olmayan bir ülkenin ihtiyaçlarıyla bugünküler aynı olabilir mi?
Yine kendi sınırları içindeki teröristlerle baş etmekte zorlanan bir Türkiye’yle, sınırlarının ötesinde güvenli alanlar oluşturan çok daha ötelerde harekâtlar yürüten bir Türkiye’nin güvenlik stratejileri aynı olabilir mi?
Bu örnekleri her alana teşmil etmek mümkündür. Daha önemlisi, hayatın bir gerçeği olan değişimin dışında kalan veya değişimi doğru istikamette yönlendiremeyen toplumların yaşadıkları acı tecrübeleri ve yıkımları hemen yanı başımızda bizzat görüyoruz.
Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar dünyanın her yerinde köklü siyasi, sosyal, ekonomik çalkantılar yaşanırken, Türkiye’nin olduğu yerde çakılıp kalması elbette düşünülemez.
Ülkemiz yıllarca küresel siyasi ve ekonomik değişimlerin gerisinde kalıp statükoya teslim olduğu için hep büyük bedeller ödemiştir. İnşallah bu defa küresel siyasi ve ekonomik değişimin önünden giderek kendi inisiyatiflerimizi hayata geçirmek suretiyle hedeflerimize ulaşacağız. Ülkemiz işte bu amaçla bir süredir ekonomiden güvenliği her alanda bölgesel ve siyasal liderlik politikası izlemektedir.
Geldiğimiz noktada yeni ve köklü reform ihtiyaçlarının artık ertelenemez olduğunu gördük. Bu çerçevede hukuki ve ekonomik reform paketlerinin hazırlıklarını zaten bir süre önce başlatmıştık. Adalet Bakanlığımız hukuki reformlarla, Hazine ve Maliye Bakanlığımız ekonomik reformlarla ilgili teknik çalışmaları hamdolsun belirli bir seviyeye getirdi.
“REFORM PAKETLERİMİZİN FELSEFESİNİ VE HEDEFLERİNİ KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ”
Bu reform paketleri çalışırken dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelerin detaylı bir analizi yanında, ilgili tüm bakanlıklarımız, kurumlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler yapıldı. Hazırlık çalışmalarında ortaya konan tespitler ve teklifler çerçevesinde her kesimin ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayacak taslaklar ortaya çıktı. Şimdi bu taslakları hem kendi içimizdeki kurullarımızda hem de Cumhur İttifakındaki ortağımızla değerlendirerek nihai aşamaya getireceğiz.
İnşallah çok yakında reform paketlerimizin felsefesini, amaçlarını, hedeflerini ve faaliyet başlıklarını içeren kapsamlı bir çalışmayı kamuoyuyla paylaşacağız. Hemen ardından yasamanın alanındaki konularla ilgili mecliste idari alandaki konularla ilgili de Cumhurbaşkanlığımızda gereken müşahhas adımları atmaya başlayacağız.
Esasen Türkiye’de sorunların kaynağının 1960’dan beri hep darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu açıktık. Ne kadar değiştirirsek değiştirelim anayasanın ruhuna derç edilen darbe ve vesayet izini silmek mümkün olmuyor. Bunun için daha önce yeni bir anayasa bu noktada girişiminde bulunmuştuk.
Meclis’te sandalye sayılarına bakmadan tüm partilerden eşit temsilciyle başlatılan çalışmalar CHP’nin süreci tıkaması ve uzlaşmaz tutumu sebebiyle maalesef neticeye ulaşamamıştı. Ülkemizin bu önemli fırsatı kaçırmış olmasından dolayı üzüntülüyüz. Belki de şimdi Türkiye’nin tekrar yeni bir anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE YENİ ANAYASA İÇİN HAREKETE GEÇEBİLİRİZ”
Anayasa çalışması öyle gizli saklı mahfillerde, terör örgütüyle irtibatlı kesimlerin gölgesinde, ülkesiyle zihni ve kalbi bağlantısı kopuk isimlerle yürütülebilecek bir iş değildir. Bu çalışmanın milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir. Cumhur İttifakındaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız hâlinde önümüzdeki dönem de yeni anayasa için harekete geçebiliriz.
Aziz milletim, koronavirüs salgını son bir yılda ülke ayrımı yapmaksızın tüm dünyada üretimi, tüketimi, ticareti, yatırımları, turizmi ve sosyal hayatı derinden etkileyen sıkıntılara yol açtı. En güçlü ekonomiler bile küçülmeye, daralmaya başladı. Hasarın boyutunu gösteren çok çarpıcı bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yapılan son tahminlere göre 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 3,5, gelişmiş ülkelerin yüzde 4,9, Euro Bölgesinin yüzde 7,2 ve gelişmekte olan ülkelerin yüzde 2,5 oranında küçülmesi bekleniyor. Görmeye alışık olmadığımız bu oranlar veya bu rakamlar yaşanan krizin ne kadar derin olduğunu işaret ediyor. Tabi bu denli bir ekonomik küçülme aynı zamanda işsizlik demektir.
Uluslararası Çalışma Örgütünün verilerine göre 2020 yılında çoğu da gençlerden ve kadınlardan oluşan 255 milyon iş kaybı yaşandı. Sadece bu iş kayıplarının ekonomik değeri 4 trilyon dolara yakın. Böylesine zorlu bir küresel konjonktürün Türkiye’yi olumsuz etkilememesi elbette mümkün değildir. Fakat bizi dünyadan ve özellikle gelişmiş ülkelerden ayıran çok önemli avantajlarımız var.
“YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN KARŞILIĞINI BU GİBİ ZOR GÜNLERDE ALIYORUZ”
Biz 18 senedir sağlığa, sosyal güvenliğe, sanayiye, teknolojiye yani toplumun refahını artıracak her alana büyük yatırım yapan bir ülkeyiz. Yaptığımız yatırımların karşılığını da işte bu gibi zor günlerde alıyoruz. Salgın süresince Türkiye’nin direnci kırılmadığı gibi tam tersine önüne yeni fırsatlar çıktı.
Milletimiz azmini, çalışkanlığını ve yardımseverliğini bu dönemde yeniden tüm dünyaya gösterdi. Sağlıkçılarımızın özverisini sanayide, tarımda, hizmet sektöründe çalışan kardeşlerimin alın teri tamamladı.
Aşı ve ilaç geliştirmeye kendini adayan bilim insanlarımızın tutkusunu, uzaktan eğitimle öğrencilerine ulaşan öğretmenlerimizin çabaları tamamladı. Salgına karşı hep birlikte topyekûn bir seferberlik yürüttük, hükûmetimiz de bu süreçte sağlıktan sosyal desteklere kadar her konuda vatandaşlarımızın yanında olacak adımları attı.
Hafızalarınızı tazelemek adına verdiğimiz desteklerin bazılarını kısaca özetlemek istiyorum. Yaklaşık 650 bin emeklimizi kapsayan en düşük emekli maaşı ödemesini bin liradan bin 500 liraya yükselttik, bunu bu iktidar yaptı. Sosyal destek kapsamındaki tüm ailelere ilave nakdi yardım yaptık. Büyüklerimize sahip çıkarak yalnız yaşayan 80 yaş üstü vatandaşlarımızı yakın takibe aldık.
Ekonomiyi canlandırmak ve istihdamı korumak için geliştirdiğimiz bir dizi tedbiri kararlılıkla uyguladık. Bay Kemal, öyle danışıklı döğüşle öyle gidip de çöp konteynerlerinin içerisinden aldatmak suretiyle vatandaşlarımızı işte bak aç, açık, sefil gibi yalan yanlış haberlerle, spekülasyonlarla sen bu milleti aldatamayacaksın. Zaten böyle söyledikçe de bak artık partin kendi içinde dağılmaya başladı.
Geliyorum bir başkasına, kısa çalışma ödeneğinin şartlarını kolaylaştırdık ve kapsamını da genişlettik. Ayrıca, kısa çalışmadan ve işsizlik sigortası şartlarından yararlanamayıp ücretsiz izne çıkarılanlar için nakdi ücret desteği vermeye başladık, bunları biz yapıyoruz.
“SOSYAL KORUMA KALKANI KAPSAMINDA VERİLEN HİBE DESTEKLERİ 49 MİLYAR LİRAYI GEÇTİ”
Sosyal koruma kalkanı kapsamında bugüne kadar çeşitli kesimlere verilen hibe desteklerinin rakamı 49 milyar lirayı geçti. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum, 49 milyar lirayı geçti. Diğer SGK teşviklerimiz ve İŞKUR desteklerimizle birlikte bu rakam nereye ulaşıyor biliyor musunuz? 71 milyar liraya ulaştı.
Geçtiğimiz yıl salgın şartlarına rağmen 16 milyonluk turist sayısına ulaştık. İhracatçılarımıza stok finansman desteği sağladık. Eximbank’ın kredi vadelerini uzattık. İhracatçılara destekleme ve fiyat istikrarı fonu kapsamında 2,4 milyar lira destek ödemesi yaptık. Dijital ortamda yapılan pazara giriş çalışmalarını destekledik.
Mart 2020’den itibaren belirli sektörler için mücbir sebep hâli ilan ederek vergi yükümlülüklerini ve Sosyal Güvenlik Kurumu prim ödemlerini 6 ay erteledik, böylece 29 milyar lira vergi alacağını ve 40 milyar lira Sosyal Güvenlik Kurumu alacağını erteleyerek 2,5 milyon vergi mükellefini rahatlattık.
Yurt içi yolcu taşımacılığında, eğitim ve öğretim hizmetlerinde, yeme-içme, sinema, tiyatro ve konaklama hizmetlerinde KDV oranını yüzde bire indirdik. İş yeri kiralamaları, otomotiv, motosiklet, bisiklet, küçük ev aletlerinin bakım onarımı, terzilik, kuru temizleme gibi genel orana tabi esnaf hizmetlerinde KDV’yi yüzde 8’e düşürdük. Bu vergi indirimleriyle 2020’de 15 milyar lira, 2021 yılındaysa yaklaşık 12,5 milyar lira vergiden vazgeçmiş olduk.
Vergi dairelerine, Sosyal Güvenlik Kurumuna, gümrük idaresine ve belediyelere ödenecek vergi, prim, para cezası gibi kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasını sağladık. Bu uygulamadan yararlanmak için şu ana kadar 7,5 milyon vatandaşımız 108 milyar liralık alacağı yapılandırmak amacıyla vergi dairelerimize başvurdu.
Salgın sebebiyle faaliyetleri tamamen durdurulan kıraathane, kahvehane, internet kafe ve sinema solunu gibi işletmelerin mücbir sebep hükümleri kapsamında vergi yükümlülüklerini de erteledik.
Küçük esnafımızın tamamına ve kısıtlamalar nedeniyle gelir kaybına uğrayan esnaflarımıza da hibe şeklinde destekler vermeye başladık.
Salgının en çok etkilediği kesim olan taksi, dolmuş, servis işletmecileri, pazarcılar, terziler, oto tamircileri gibi basit usule tabi tüm esnaf ve sanatkârımızı doğrudan destek ödemesi kapsamına aldık. Aynı şekilde lokantacılık, pastanecilik, kadın ve erkek kuaförlüğü, pansiyon, yurt, kreş işletmeciliği gibi faaliyetleri kısıtlanan sektörlerdeki esnaf ve sanatkârımızı da aynı kapsama dâhil ettik. Böylece 1 milyon 240 bin esnafımız 3 ay süreyle ayda bin lira almaya devam edecek.
Ayrıca, esnafımıza büyük şehirlerde 750, diğer şehirlerde 500 lira kira desteği ödemesi yapıyoruz. Sadece bu iki program sayesinde esnaflarımıza 5 milyar liranın üzerinde bir nakdi destek veriyoruz.
“VATANDAŞIMIZIN YANINDA OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”
Lokanta, restoran ve kafe sahibi esnaflarımıza yeni bir hibenin desteğinin müjdesini de geçtiğimiz günlerde açıkladık. Buna göre, 2019 yılı cirosu 3 milyon liranın altında olan işletmeler eğer 2020 yılında yüzde 50 ve üzerinde bir ciro kaybı yaşadılarsa, azalan cirosunun yüzde 3’ü kadar hibe alabilecekler, bu hibenin tutarı da en az 2 bin lira, en fazla 40 bin lira olabilecek. İnşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da esnafımızın, sanatkârımızın, üreticimizin, vatandaşımızın yanında olmayı sürdüreceğiz.
Aziz milletim; uyguladığımız ekonomi politikalarının olumlu etkileri üçüncü çeyrekten itibaren makroekonomik verilerimize yansımaya başladı. Öncü göstergeler 2020 yılını yüzde birin üzerinde bir büyümeyle kapatabileceğimize işaret ediyor. Son yapılan uluslararası analizler G-20 ülkeleri içinde 2020 yılını pozitif büyümeyle kapatabilecek iki ülkenin Türkiye ve Çin olduğunu gösteriyor. Ekonominin üretim, tüketim, yatırım harcamaları ve ihracat tarafı oldukça güçlü seyrediyor.
Büyüme bakımından önemli bir gösterge olan imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi kesintisiz 8 aydır yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşiyor. Yeni ihracat siparişleriyle Ağustos’tan bu yana endeksteki güçleniş daha da hızlanırken istihdamda 2017 sonundan beri en yüksek seviyeye ulaştı. Amacımız, yatırımların çoğalması, üretim kapasitemizin gelişmesi ve sektörlerimizin rekabet gücünün artmasıdır.
Geçtiğimiz yıl müteşebbislerimizin salgına rağmen yatırım taleplerini artırdıklarını görüyoruz. Teşvik tarihimizin rekorunu 2020’de kırarak toplam 10 bin 505 adet yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu belgelere istinaden 238 milyar liralık sabit yatırıma destek vereceğiz. Söz konusu yatırımlar tamamlandığında 305 binin üzerinde ilave istihdamı ülkemize kazandırmış olacağız.
İhracat cephesinde de işler maşallah güzel gitti. Tüm sıkıntılara rağmen 2020 yılını 169,5 milyar dolarlık bir ihracatla kapatarak program hedefini aştık.
Kamu maliyesi tarafı da güçlü olduğumuz alanlardan biridir. Mali disiplinin korunmasına gösterdiğimiz özen sayesinde 2020 yılı bütçe açığını yüzde 3,6 civarında tuttuk, üstelik bu başarıyı gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 11’lere varan bütçe açığı verdiği bir dönemde yakaladık. Aynı anlayışla 2021 yılı bütçe açığı hedefimizi de yüzde 3,5 olarak belirledik.
“SON 3 AYDIR FİNANSAL PİYASALAR CEPHESİNDE DE POZİTİF BİR GÖRÜNÜME SAHİBİZ”
Son 3 aydır finansal piyasalar cephesinde de pozitif bir görünüme sahibiz. Türk Lirası dolara karşı yüzde 18, avroya karşı yüzde 16 düzeyinde değer kazanarak gelişmekte olan ülkeler arasında en iyi performansı sağladı. Türk Lirası değer kaybında değil, bakın değer kazanıyor. Türk Lirasındaki güçlenme ve altın fiyatlarındaki gerilemeyle beraber merkezi yönetim toplam borç stokumuz yaklaşık 173 milyar lira azaldı. Vatandaşlarımız da tasarruflarında yavaş yavaş Türk Lirasına dönmeye başladı. Ben bu vesileyle tüm vatandaşlarıma, milletime şahsım ve ben de milletim adına özellikle teşekkür ediyorum. Son 3 aylık dönemde gerçek kişiler piyasaya 4 milyar dolara yakın döviz sattılar.
Ülkemizin risk primi de düşüyor. Yurt dışındaki portföy yatırımcılarının finansal piyasalardaki varlıklarımıza talebi güçlü seyrediyor. Son 3 ayda 16 milyar doların üzerinde portföy girişi hamdolsun gerçekleşti. Tabi bu olumlu gelişmelerin anında ekonomide sorumlu alanları da biliyoruz. Serbest piyasa kurallarından taviz vermeksizin bu sorunların üzerine gidiyoruz ve gideceğiz.
Yüksek enflasyonun hem üretici, hem de tüketici cephesinde oluşturduğu tahribatın farkındayız. Gıda enflasyonu önümüzdeki en büyük tehditlerden biridir. Gıda ürünlerinde tarla veya fabrika ile market arasındaki fiyat farklarının ekonomik süreçler ve gerekçelerle izah edilemeyecek seviyelere çıkması, milletimizle birlikte bizi de rahatsız ediyor.
“3-5 AÇGÖZLÜ TÜCCARIN MİLLETİMİZE EKMEĞİNİ VE AŞINI ZEHİR ETMESİNE İZİN VEREMEYİZ”
Nitekim bugün yine gündemimizin en önemli maddelerinden bir tanesi de oydu. 3-5 açgözlü tüccarın milletimize ekmeğini ve aşını zehir etmesine izin veremeyiz. Bununla birlikte hükûmet olarak görevimizin meseleyi tüm boyutlarıyla incelemek ve ona göre tedbir almak olduğu açıktır.
Sıkıntının kaynağına indiğimizde kimi tüccarların açgözlülüğü yanında uluslararası alanda gıda fiyatlarında yaşanan yükselişi, bununla birlikte kuraklığın ve yapısal sorunların etkilerini de görüyoruz.
Kuraklığın bazı bölgelerde üretimi düşürmesi, Çin ve Hindistan gibi yüksek nüfuslu ülkelerin ürün taleplerinin artması tüm dünyada gıda fiyatlarını hareketlendirmiştir. Özellikle uluslararası piyasalarda ayçiçeğinde 2 kata varan, soya fasulyesinde yüzde 50’yi, buğday ve mısırda yüzde 40’ı bulan fiyat artışları yaşandı.
Avrupa ve Amerika’daki boş market rafları görüntülerinin gerisindeki sebeplerden biri de budur. Türkiye’de aldığımız tedbirler ve kendi üretim gücümüz sayesinde hamdolsun böyle görüntülerin ortaya çıkmasına müsaade etmedik ve etmeyeceğiz.
Geçtiğimiz yıl verdiğimiz 22 milyar liralık destekle tarımsal üretimin kesintisiz devamını sağladık. Bu sayede bitkisel üretimimiz bir önceki yıla göre 7 milyon ton artışla 124 milyon tonun üzerine çıkarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Cumhuriyet tarihinde bu gerçekten bir örnekti.
“TARIMSAL BÜYÜME VE İHRACATTA DA OLDUKÇA GÜZEL GELİŞMELER YAŞANDI”
Tarımsal büyüme ve ihracatta da oldukça güzel gelişmeler yaşandı. Bu yıl da 24 milyar liralık bir tarımsal destek ödemesiyle üretimin sürmesini temin edeceğiz. Çiftçilerimizin ekmeye-biçmeye, üretmeye devam etmesi için onları artan girdi maliyetlerinden koruyacak tedbirleri de alıyoruz.
Yılın ikinci yarısında dünyadaki gelişmeler ve ülkemizde aldığımız tedbirler çerçevesinde gıda fiyatlarındaki oynaklığın azalacağını düşünüyoruz. Bununla birlikte kuraklığın etkilerini ve gıda fiyatlarındaki artışı yakından takip ediyoruz.
Öncelikle gıdada piyasa gözetimi ve denetimini kararlılıkla uygulamaya devam edeceğimizin altını çizmek istiyorum. Nitekim Gıda Komitesi harekete geçerek üretimden perakendeye kadar zincirin halkalarını değerlendirmeye ve gereken tedbirleri almaya başladı. Erken uyarı sistemi kurarak çok hızlı ve etkin bir karar alma mekanizması oluşturacağız. Rekabet Kurulunu da etkin bir şekilde harekete geçireceğiz.
Tarımsal üretimle ilgili kronik sorunların çözümü hususunda 2019 yılında düzenlediğimiz Tarım Orman Şûrası’nda alınan kararların uygulamasına da hız vereceğiz. Tabii bu ancak özel sektörle iş birliği içinde yürüyebilecek bir süreçtir. Elbette piyasa dostu ve kalıcı adımlardan yanayız. Ama özel sektörün de kendi üzerine düşenleri yapması şarttır.
Aziz milletim, dertlendiğimiz bir diğer önemli konu istihdamın artırılmasıdır. Salgındı, mutasyondu derken tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de alınan tedbirler maalesef iş gücü piyasamızı menfi etkiliyor. Bu konuda da özel sektöre çağrı yapıyorum; gelin bu işi daha önce yaptığımız gibi bir seferberliğe dönüştürelim.
Kadın ve genç istihdamı başta olmak üzere bu konuda atacağımız vizyoner adımlarla dünyaya örnek olalım. Her türlü teklife açığız. Tüm hazırlıkları masaya koyalım, hep birlikte tartışalım. En iyisi neyse yarınlarımız için bir an evvel onu hayata geçirelim.
Bu ülke bizim, hepimizin. Ayağa kalkarsak hep birlikte kalkacağız. Ama unutmayın ki kaybedersek hep birlikte kaybedeceğiz. Ben kaybetmeye inanmıyorum. Bu noktada ülkemizin ve milletimizin kazanacağına inanıyorum. 2021’i salgın sonrası dönemin hazırlık yılına hep birlikte çevirelim. Buna mani hiçbir şey yok, bunları aşacağız. Dünya aşı bulamazken hamdolsun bizde bu sıkıntı da yok. Burada da çalışmalarımızı kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Enflasyon hedefine birlikte ulaşalım. Ama yüksek faizle asla bu mümkün değil. Orada da yine düşük faizle bu işi başarabiliriz.
Cari açıkla mücadele için gerekli önlemleri birlikte uygulayalım, istikrarlı ve kaliteli büyümenin önündeki tüm engelleri birlikte kaldıralım. Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam odaklı politikalarla ki bu düşük faizle olur. Kalkıp da yatırımcı yüksek faizle yatırıma girebilir mi? Giremez, ancak düşük faizle yatırıma girmesi mümkün. Bu olduğu zaman istihdam olacaktır. Bu olduğu zaman üretim olacaktır. Bu olduğu zaman ihracat olacak. Bütün bunlar olduğu zaman da biz dünya ile yarışır hâle geleceğiz. Ülkemizi 2023’e inşallah hedeflerini gerçekleştirmiş olarak ulaştıralım. Tabii bütün bunları salgın tehdidini en aza indirerek yapmamız gerekiyor.
“YERLİ AŞI ÇALIŞMALARINI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ”
Bu çerçevede bugünkü Kabine Toplantımızda salgın tedbirlerini yeniden gözden geçirdik. Aşı çalışmalarının hızla sürmesi önümüzdeki dönemi görmemiz bakımından önemlidir.
Sahadaki aşı uygulaması belirlenen öncelikler doğrultusunda sürüyor. Kovid-19’un mutasyona uğraması herkes gibi bizim de işimizi zorlaştırıyor. Buna rağmen Allah’ın izniyle bu küresel sağlık krizinin üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz.
Dışarıdan aşı tedarikinin sürdürülebilirliği şüphelidir. Dünyada bu konuda yaşanan ve giderek ayyuka çıkan kriz bize yerli aşa çalışmalarına hız vermemiz gerektiğini gösteriyor. Salgınla mücadelede en kritik hususlardan biri olan yerli aşı çalışmalarını yakından takip ediyoruz.
Geçtiğimiz Mart ayından bu yana süren bu salgın tedbirlerinin ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki olumsuz etkilerini de gayet iyi biliyoruz. Bunların değerlendirmesini kazanımlarımıza halel getirmeyecek şekilde sürekli yapıyoruz. Bilim insanlarımızın görüşleri yanında, milletimizin her kesiminden gelen seslere de kulak veriyoruz.
“KÖY OKULLARINDA 15 ŞUBAT’TA EĞİTİM-ÖĞRETİMİN BAŞLAMASINI KARARLAŞTIRDIK”
Kabinemizin bugünkü toplantısında da bu değerlendirmeleri ayrıntılı bir şekilde tekrar yaptık. Uzaktan eğitim-öğretimin temeli olan internete erişimlerindeki sınırlılığı da dikkate alarak köy okullarında 15 Şubat’ta eğitim-öğretimin başlamasını kararlaştırdık. Ancak, okulların açıldığı köylerde vaka artışı yaşanması hâlinde eğitim-öğretime yeniden ara verilebilecek, bunu da özellikle söylemek zorundayım.
Çünkü bizim için Kovid hepsinden çok daha tehlikeli, çok daha Allah muhafaza önemli. Bizim yavrularımızın kaybına tahammülümüz olamaz. Onun içinde her türlü tedbiri almak durumundayız.
8 ve 12’nci sınıflar ile ilkokul ve özel eğitim okullarındaki eğitim-öğretimin 1 Mart’tan itibaren başlaması için hazırlıklara başlanacak. Vaka sayılarındaki iyileşmeye paralel olarak 1 Mart’tan itibaren il bazında eğitim-öğretimin kademeli başlaması için gereken çalışmalar da yürütülecek.
Yine vakaların belirli bir sayının altına düşmesiyle birlikte esnaflarımıza yönelik kısıtlamaların kademeli olarak gevşetilmesiyle ilgili takvimi de başlatmayı planlıyoruz. Bu vesileyle belediyelerden ve organize sanayi bölgeleri yönetimlerinden, il hıfzıssıhha kurulu kararlarının uygulanması hususunda hassasiyet göstermelerini beklediğimizi belirtmek istiyorum.
Yaklaşık 11 aydır sabırla ve metanetle tedbirlere riayet eden milletimin her bir ferdine yine şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygularla sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum; kalın sağlıcakla.”
kaynak:www.tccb.gov.tr